7’nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa’nın Pek Bilinmeyen Bir Gâyesi: Askerî İhtilâl

Makalemiz, Filistin Cephesi’nin Mustafa Kemal Paşa’ya yönelik mufassal bir tahkikatını yapmak amacında değil. Yeni kurulacak bir kabinede Harbiye Nâzırlığına çalışan bir ordu kumandanı zaten Ekim 1917’de istifa etmiş olduğu 7’nci Ordu’ya Ağustos 1918’de tekrar tayin edilmiştir. Bu ilginç vak’anın alaka celbeden bir cihetine, darbe hazırlığına dikkati çekmek ve yetkin araştırmalara vesile olmak gayesindedir.

5 Temmuz 1917’de 7’nci Ordu Kumandanlığına tayin edilen Mustafa Kemal Paşa, vazifeyi hangi saikle kabul ettiğini yaveri Salih (Bozok) Bey’e belirtmiştir: ordu kumandanlığını kabul edeceğim. Fakat senin düşündüğün gibi Falkenhayn’ın kumandası altındaki ordulardan birinde çalışmak için değil, bilakis onun yapmak istediklerine mâni olmak için (Bozok ve Bozok, 1985, s. 180).

Nitekim Sina Cephesi’ne taarruz edilmesini teklif eden Yıldırım Ordular Grubu kumandanı Müşir Falkenhayn ile ilerleme aleyhindeki 7’nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa arasında anlaşmazlık çıkmıştır. En nihayet yetkisi haricinde “siyasî nitelikli” bir muhtıra gönderen ve fakat Başkumandanlık Vekâletinden istediği cevabı alamayan Mustafa Kemal Paşa, askerî disipline aykırı surette istifa etmiştir: Mustafa Kemal’in raporu gerçi kabul edilmemiştir. Başkomutanlık, bu raporda ileri sürülen fikirleri -resmî ve dar bir üslupla- reddeder. Onun üstüne Mustafa Kemal, hiçbir askerin, hele bir ordu kumandanının yapamayacağı ve hatta bir bakışla yapılmaması lâzım gelen bir şey yapar: Hem de kendi tabiriyle “kendi kendini kumandanlıktan affederek” vekilini de kendi tayin eder, vazifesinden çekilir. Bu garip bir istifadır. Bir ordu kumandanının, bir harp cephesinde ve hem de bir taarruz arifesinde böyle bir hareketi, şeklin, kanunların ve harp disiplininin kapsayamayacağı bir şeydir. Bu harekete, Genelkurmay ve Başkumandanlık Vekâleti sert ve kesin bir kararla karşılık verebilirdi. Hem başka kumandanlara da misal olsun diye. Bu karşılık en azından, emekliye sevk işlemi olurdu. Ama öyle olmadı. Önce Mustafa Kemal’i kararından vazgeçirmeye, istifasını geri almaya razı etmeye çalıştılar. Bu sonuç vermedi. Sonra onu tekrar eski görevine, yani Doğu cephesindeki II. Ordu Kumandanlığına iade ettiler (9 Ekim 1917). Bu görevi de reddetti. Suriye’den ayrıldı. İstanbul’a harekete karar verdi… Kendi tabiriyle “bir asi kumandan” olarak! (Aydemir, 1999, s. 275).

Söz konusu istifa, Sina Cephesi’nin dengesini bozmuştur: Mustafa Kemal Paşa’nın, fikir ve eleştirilerinin dikkate alınmaması gerekçesiyle, VII. Ordu komutanlığından istifa etmesi sistem içinde bir deprem yaratacaktı. Osmanlı komuta heyeti kendi içinde bu derecede bölünmüş ve Yıldırım henüz faaliyete geçmişken, Allenby’nin beklenen taarruzu ile Üçüncü Gazze Muharebesi başladı (Erickson, 2017, s. 528). Örneğin Kudüs şehri, 20’nci Kolordu Kumandanı Ali Fuad (Cebesoy) Bey tarafından İngilizlere 9 Aralık’ta teslim edilmiştir (Hart, 2014, s. 397). Zürcher (2015) de Mustafa Kemal Paşa’nın Birinci Cihan Harbi’ndeki performansını şöyle hulâsa eder: Tüm bu süreç boyunca askerî disiplini baltalayan ve sıklıkla siyasal olarak tanımlanabilecek faaliyetlere karışmıştır (s. 206-207).

Sağlık sorunlarını mazeret göstererek 2’nci Ordu Kumandanlığından da kendini affettiren Mustafa Kemal Paşa İstanbul’a muvasalat etmiştir. Enver Paşa şüphelenmiş olmalı ki Mustafa Kemal Paşa’ya maiyetinde erkâb-ı harb (kurmay) olup olmadığına dair bir telgraf göndermiş ve Beraberimde bir Erkân-ı harb zâbiti aldığım hakkındaki ifade doğru değildir cevabını almıştır (Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri IV, 1991, s. 12). Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa aleyhine faaliyetlerde bulunmuş, örneğin devrin Levazımat-ı Umumiye Müdürü İsmail Hakkı Paşa ile sık sık görüşmüştür. İsmail Hakkı Paşa, İstanbul’da zuhur edebilecek iç ayaklanma ihtimaline karşı Enver Paşa tarafından gizlice teşkil edilen ihtiyat kuvvetinin kumandanıydı. Mustafa Kemal Paşa, mezkûr askerî teşkilatı Ali Fethi (Okyar) Bey vasıtasıyla Sadrazam Talat Paşa’ya ihbar etmiştir (Orbay, 1993, s. 75-76). Bu suretle Sadâret ve Harbiye Nezâreti arasındaki ilişkiler gerilimli bir hâl almıştır (Cavid Bey, 2015, s. 458-460). Berlin’den İstanbul’a avdet eden Enver Paşa’yı makamında ziyaret eden Mustafa Kemal Paşa, muhavere sonrası Harbiye Nezâreti binasından yüz rengi değişmiş hâlde çıkmış ve yaverine şunları ifade etmiştir: Şimdi Enver Paşa İsmail Hakkı Paşa ile beni Divan-ı Harbe verebilir. Ve bu meselenin tavzih edilmesini ister. İsmail Hakkı Paşa inkâr edince ortada bir ben kalırım. Zaten bana karşı husumeti olduğundan tağlib-i hükümet (hükümet darbesi) yapmak istediğim hükmü ile idam dahi ettirebilir (Bozok ve Bozok, 1985, s. 185-188).

Enver Paşa’nın teşebbüslerinin mühim etkisiyle Mustafa Kemal Paşa, istifa etmiş olduğu 7’nci Orduya tekrar tayin edilir (Nizamoğlu, 2010, s. 402-403). Şayet, Eylül-Ekim 1918 bozgunu sırasında Enver Paşa’nın Mustafa Kemal Paşa ordusunu bırakıp kaçmış. Hemen kurşuna dizilmesi için emir vereceğim! dediği doğru ise, söz konusu tayin oldukça düşündürücüdür (Çakmak ve Sertoğlu, 2016, s. 13-14). Nitekim Mustafa Kemal Paşa Filistin Cephesi’ne gitmek istemiyor; Harbiye Nâzırı olmak için çalışıyordu (Aydemir, 1999, s. 282-283; Bardakçı, 2006, s. 85-89).


İhtilâl Fikri ile 560 Kilometrelik Süratli Ric’at?

“7’nci Ordunun Nablus’dan ric’ati, 19 Eylül-28 Ekim” (Erickson, 2013, p. 28).

Erickson’un (2021) naklettiğine göre 1918 yazında Kemal, İttihat ve Terakki Hükümetini devirmek için komplo kuran Fethi (Okyar) ve Rauf (Orbay) da dahil olmak üzere bu [millîci] subayların bir kısmıyla temas halindeydi (p. 30).

Bardakçı’nın aktardığına göre (2006), Mustafa Kemal’in Suriye cephesindeki silâh arkadaşlarından biri, General Ali Fuad Erden, çok sonraları Paşa’nın cephede geçirdiği günlerde bile Enver’i yerinden etmeyi düşündüğünü anlatacaktır: “..Yedinci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal Paşa, bir gün Halep’te bana demişti ki: ‘Harp iyi sevk ve idare edilmiyor. Enver, başkumandanlık vazifesini yapamıyor. Bu gidiş felâkete doğru bir gidiştir. Enver’in çekilmesi lâzım. Ben kendisine söyleyebilirim: Sen harbi iyi idare edemiyorsun. Çekilmelisin, senin yerine ben gelmeliyim.’ Bu sözlere şaştım kaldım. Enver Paşa’ya böyle bir şey söylenebilir miydi? Bu, ihtilâl yapmak gibi birşey olurdu. Şöyle arzettim: ‘Zât-ı devletiniz böyle söyleyebilirsiniz. Fakat Enver Paşa cevap olarak ince altın zincir takılı sağ elinin şehadet parmağını yanıbaşındaki zile basar. Seryaveri gelir. Ona ‘Paşa hazretlerini yanımdaki odada misafir ediniz. Kimse ile ihtilât buyurmayacaklardır!’ diyecek olursa ne yaparsınız? Zât-ı devletiniz nasıl ‘Sen çekilmelisin, senin yerine ben gelmeliyim’ diyebilirse o da seryaverine böyle diyebilir”. Mustafa Kemal Paşa sustu. Hiçbirşey söylemedi, yalnız “Hııı” dedi ve muhavere kesildi (s. 92).

İttihad ve Terakki askerî yönetimine isyan eden Emir Faysal ile 4’üncü Ordu kumandanı Mersinli Cemal Paşa arasında hemen hemen gizli sayılabilecek daha başka haberleşmeler oldu. Ayrıca yaz aylarında Mustafa Kemal arasında daha gizli bazı temaslar oldu. Lawrence belki Faysal’ı, Jön Türk grupları arasına nifak sokmaya ve Osmanlıların niyetini öğrenmeye teşvik etmiş olabilirdi (Palmer, 1995, s. 378). Wilson’un (1990) belirttiğine göre Lawrence bilahare Liddell Hart’a anlattı: “1918’de Faysal ile Kemal arasındaki müzâkereler Cemal ile olanlardan ayrıydı -astlar arasındaki yazışmalarla başladı ve sonra esas fâillere değin genişledi idi (s. 1087). Gizli niteliği haiz bu görüşmeler haliyle Lawrence’nin hatıratı olan “Seven Pillars”da zikredilmiyor ancak savaşı müteakip Londra’da bununla ilgili söylentiler dolaştı. Hem Faysal hem de Lawrence, Türkiye’deki denetim ve beynelmilel tanınma mücadelesi sırasında Kemal’in sıkı destekçileri olacaktı (Wilson, 1990, s. 550). İngiliz The Daily Mirror gazetesi, 13 Kasım 1920 tarihli nüshasındaki “Mezopotamya’daki Türkler” başlıklı haberinde Mustafa Kemal grubunun Arab âsîleri ile işbirliği yapmış olduğunu belirtmiştir: Mezopotamya’daki Arab âsîlerini Türk subayların yönetmişliğinin ifşâsı, uğursuz bir meseledir. Anlıyorum ki bu subaylar, Anadolu’da tutunmuş olan Selânik Yahudisi Mustafa Kemal’e bağlıdırlar.

Bahriye Nâzırlarından ve Padişah Seryaverlerinden Ahmed Avni Paşa, bu meseleyle alakalı hatıratına şu cümleleri derc etmiştir: Cihan Harbi’nin nihayetlerine doğru Suriye’ye Yedinci Ordu kumandanı sıfatıyla tayin olunan yaverandan Mustafa Kemal Paşa’nın Nablus’ta ve savaş cephesinde olan Yedinci Ordu’ya dahil olur olmaz [Müttefik] Almanlar aleyhinde yapacağı bir inkılâb ve askeri ihtilal ile İngilizlerin ve Fransızların önünden çekilip bir vesile ile bir hareket ordusu şeklinde İstanbul’a giderek merkez hükûmeti al aşağı etmek fikrinde olduğu ve ardından mahallinde bir bağımsız hükûmet kurmak üzere isyan niyetinde olduğu muhakkaktır (Öndeş, 2012, s. 329).

İngiliz istihbaratçı Thomas Edward Lawrence ile 7’nci Ordu Kumandanı Mustafa Kemal arasında gizli görüşmeler cereyan etmiştir. O hafta sonu Deraa’dan Şam’a çekilen Osmanlı subayları arasında Mustafa Kemal Paşa da vardı. Savaştan sonra Lawrence birkaç defa “Eylül 1918’de” Kemal Paşa’yla “görüşmelerde” bulunduğunu, bu vesileyle Osmanlı Dördüncü Ordu Komutanının [Mersinli Cemal’in] Türk subay sınıfının Alman karşıtı kesiminin lideri olduğunu iddia ettiğini ve Türkiye’nin Levant ve Balkanları terk ederek, Orta Asya’ya yoğunlaşması gerektiğine inandığını söylediğini belirtmiştir. Olayların bu nakledilişine göre, [isyancı] Araplar kendisiyle [M. Kemal’le] anlaşma yapılabilecek farklı bir lider olduğunu düşündüklerinden, (esasen Kemal Paşa ile Faysal arasında bazı yazışmalar da yapılmıştı) Kemal Paşa’nın Şam’a gitmesine izin verilmişti. Bu konuşmaların Lawrence’ın hayal dünyasında geçmiş olması mümkündür; nitekim böyle bir görüşmeye ilişkin İngilizce veya Türkçe bir kayıt bulunmadığı gibi, Kemal Paşa’nın konuyu herhangi bir şekilde dile getirdiği de bilinmemektedir. Öte yandan cuma gecesinin geç saatlerinde hadisenin meydana gelmiş olması imkân dışı değildi. Bu tür bir görüşme gerçekten yapılmış ve Lawrence bu kadar önemli bir düşman komutanını serbest bırakmış ise, savaş daha devam ederken olaydan bahsetmesi fazla akılcı olmazdı. Dikkate değer bir husus, Nuri el Said’in devriyelerinden birinin o gece Kemal Paşa’nın bavulunu Deraa’da bulmuş ve korumuş olmasıdır (Palmer, 2015, s. 375).

Nitekim İngiliz istihbarat albayı Thomas Edward “Arabistanlı” Lawrence’nin (2015) belirttiğine göre Telaşa kapılan Mustafa Kemal, Araplar kendi başkentlerine yerleştirilir yerleştirilmez Türkiye’de hükümete karşıt olan her kesimin etraflarında toplanacağını ve Anadolu’da Enver’e ve Alman müttefiklerine karşı saldırıya geçmek için topraklarından bir üs bölgesi olarak yararlanmak isteyeceklerini vaat ederek, Faysal’dan Cemal’in eline koz vermemesini rica etti. Mustafa, Toros Dağları’nın doğusunda kalan tüm Türk güçlerini birleştirmeyi başaracak olursa, bunun doğrudan İstanbul üzerine yürümesine olanak sağlayacağını umuyordu (s. 628).*


* Thomas Edward Lawrence’nin Türkçeye “Bilgeliğin Yedi Sütunu” olarak tercüme edilen hâtırâtının ilk ve özel baskısı 1926’da Londra’da “Seven Pillars of Wisdom: a triumph” adıyla gerçekleştirilmiştir: https://www.loc.gov/resource/rbc0001.2017rosen2254/?sp=1

Mustafa Kemal, alarmed, begged Feisal not to play into Jemal’s hands, promising that when the Arabs were installed in their capital, the disaffected in Turkey would rally to them, and use their territory as a base from which to attack Enver and his German allies in Anatolia. Mustafa hoped that the adhesion of all Turkish forces east of the Taurus would enable him to march direct on Constantinople (Lawrence, 1926, p. 543).

Çöküş

Umumî Harb’in makus nihayetine günler kala. 1918 yılının Eylül ayında, General Edmund Allenby komutasındaki Mısır Seferî Kuvvetleri nam İngiliz ordusunun ilerleyişine mukavemet etmek üzere; 6 kolordudan müteşekkil, Müşir Liman von Sanders Paşa komutasındaki Yıldırım Ordular Grubu, Filistin Cephesi’nde sevk ve idâre ediliyordu. Cephenin Yafa hattına mevzîlendirilmiş kolordular, Cevad (Çobanlı) Paşa kumandasındaki 8’inci Orduyu oluşturmaktaydı. Merkezî konumda yer alan 7’nci Ordu, hezimete de adını vermiş olan Nablus cihetinde mezvîlenmişti ve kumandanlığında Mustafa Kemal Paşa bulunmaktaydı. Mersinli Cemal Paşa’nın kumandanlık ettiği 4’üncü Ordu istihkâmları ise Nablus’un doğu hattındaydı (Harita 1). Ağustos 1918 itibarıyla Yıldırım Ordular Grubu 19.819 tüfek, 273 hafif ve 696 ağır makineli tüfekle silahlanmış 40.598 ön hat piyadesine sahipti (Erickson, 2003, s. 265). 8’inci Ordu mevcudu yaklaşık 15.000, 7’nci Ordu mevcudu 13.000 idi (Bozkurt, 2019, s. 81). İngiliz ordusunun Eylül 1918 itibarıyla muharip gücü 12.000 kılıç, 57.000 tüfek, 540 top idi (Hart, 2014, s. 550). İngilizler, çeşitli hilelerle (Ürdün Vadisi’ne askerî sahte sevkiyat yapılması ve benzeri) sahil şeridine gece vakitleri asker ve tahkimat yığacak, gizleyecek; bunu müteakiben, donanma ve hava bombardımanı destekli yarma harekâtını evvelâ 7’inci Ordu’ya iki defa saldırıp taarruzun merkezden gerçekleştirildiği zannını vermek suretiyle (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2003, c. 2, s. 231) ve en nihâyet 8’inci Ordunun müdâfii olduğu Yafa cihetinden hücûm ederek, 3 gün içerisinde, kendileri adına muazzam bir muvaffakiyet sağlayacaklardı (Harita 2). İngiliz vesikasına göre; 19 Eylül-22 Eylül arasında, yaklaşık 25.000 Osmanlı askeri bütün silâh (260 adet top), mühimmat ve teçhizatı (nakliye araçları ve benzeri) ile birlikte ele geçirilmişti. Telgraf hatları İngilizler tarafından kesilmiş, gerek kolordular arası gerekse de Harbiye Nezâreti ile olan bütün muhâberat kopartılmıştı. 8’inci ve 7’inci Ordular fiilen imha edilmiş, cephe çökmüştü (CAB 24/64/58). Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Grubunun döküntülerini yeniden teşkil etmeye çalışarak “20. Kolordu 2 000 muharip piyade ve yüz makineli tüfek, iki dağ bataryası. 3. Kolordu yaklaşık olarak aynı mevcutta” olduğu hâlde “7’nci Ordu”sunu Şam’a doğru geri çekmekte idi (Atatürk’ün Bütün Eserleri, 2003, s. 222). Şam’ı tahliye ederken de 17.000 neferden az ve ancak 4.000 kadarı silâhlı, yeter düzeyde muharib idi (Wavell, 1941, p. 287). Günde ortalama 30 kilometrelik bir hız ile toplamda 560 kilometrelik bir mesafeye tekabül eden bu ric’at, Haleb hattında bir müddet duraklayacak ve Adana-Toros geçitleri mevkiine kadar sürecekti. En nihayetinde mezkûr yarma harekâtı; Halep’in, Musul’un kuzeyine kadar devâm eden bir istilâya dönüşmüştür. Örneğin Sultan Vahideddin’e göre Mustafa Kemal Paşa, devletin belli başlı kuvâ-yı mevcudesinin kısm-ı küllîsini esir vererek zilletle (Toros) eteklerine iltica etmesi yüzünden mütareke akdini gayr-i kabil-i ictinab (kaçınılmaz) bir hale getirmişti (Tarih ve Toplum, 1985, s. 272). Nedim’in (1995) aktardığına göre İngiliz başarısı kısa sürede kesin bir şekilde tecelli etmiştir. 19 Eylül – 26 Ekim 1918 arasında İngilizler 260 top ele geçirmiş. 75.000 Türk askerini esir almıştı. Bunların içinde 3700 Alman askeri vardı. Kendi zayiatları ise 5000 asker kadardı. Bu kısa süre içerisinde İngiliz kıtaatları 350 mil ilerleyebilmişlerdi. 5 nci Süvari Tümeni, 38 gün zarfında 550 mil yol kat ederek süvari tarihinde parlak bir başarı sağlayabilmiştir (s. 160). Bununla birlikte Sina-Filistin seferinin Türk resmî tarihi Türkiye’nin bu seferlerde ne kadar zayiata uğradığını kaydetmemektedir. General Wavell, Allenby’in biyografisinde, İngilizlerin 18 Eylül ile 31 Ekim arasındaki altı haftalık sefer boyunca 75.000 esir ile 360 top ele geçirdiklerini ifade etmektedir. Türk resmî tarihi bu İngiliz sayılarını nakletmekte olup, kendi sayılarını vermemesinin nedeni muhtemelen, 4. ve 8. ordu karargâhlarının imhası nedeniyle kayıtların yitirilmesidir. Bu seferlerin İngilizlere maliyeti 6000 askerdi (Erickson, 2003, s. 273).

Belge 1. CAB-24-64-58
Belge 1. CAB-24-64-58
Harita 1. Belen 1967, Kroki 15.
Harita 1. Filistin Cephesi’ndeki orduların istihkâm mevkîleri (Belen 1967, Kroki 15)
Harita 2. İngiliz yarma harekâtı (Belen 1967, Kroki 16).
Görsel 1. Filistin Sahne-i Hezîmeti, Tasvir-i Efkâr [4 Kânun-ı evvel (Aralık) 1918]. “18 Eylül 1334 [1918] târihinde askerlerimizin te’rişiyle başlayan Filistin Hezîmet-i Fâciâsının mebdeinde sekizinci, yedinci ve dördüncü ordular tarafından müdâfaa edilmekde olan Filistin Cephesinde vaziyet-i umûmiyeyi ve her ordunun vaziyeti ile ordu karargâhlarını gösterir harita”

Kaynakça

Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu. (1991). Atatürk’ün Tamim, Telgraf ve Beyannameleri IV. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Aydemir, Şevket Süreyya. (1999). Tek Adam (18. baskı) (Cilt 1). İstanbul: Remzi Kitabevi.

Bardakçı, Murat. (2006). Şahbaba. İstanbul: İnkılâp Kitabevi.

Bozkurt, Celil. (2019). Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin-Suriye Cephesinin Çöküşü. İstanbul: Altınordu Yayınları.

Bozok, Salih & Bozok, Cemil. (1985). Hep Atatürk’ün Yanında. İstanbul: Çağdaş Yayınları.

Cavid Bey. (2015). Meşrutiyet Ruznâmesi (H. Babacan & S. Avşar, haz.) (Cilt III). Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları.

Çakmak, Adnan & Sertoğlu, Murat. (2016). Mareşal Fevzi Çakmak Açıklıyor. İstanbul: Derin Tarih Kültür Yayınları.

Erden, Ali Fuat. (1965). Dünya. Yakın Tarihimiz, I/154.

Erickson, Edward J. (2003). Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Ordusu: Size Ölmeyi Emrediyorum! (T. Akad, çev.) (2. baskı). İstanbul: Kitap Yayınları.

Erickson, Edward J. (2013). Mustafa Kemal Atatürk. United Kingdom, Oxford: Osprey Publishing.

Erickson, Edward J. (2017). Osmanlı Askeri Tarihi (M. Uyar, çev.) (2. baskı). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Erickson, Edward J. (2021). The Turkish War of Independence: A Military History (1919-1923). USA, California: Praeger.

Hart, Basil Liddell. (2014). Birinci Dünya Savaşı Tarihi (K. Bağrıaçık, çev.). İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.

Lawrence, Thomas Edward. (2015). Bilgeliğin Yedi Sütunu (B. Çölgeçen, çev.) (3. baskı). İstanbul: Chiviyazıları Yayınevi.

Nedim, Şükrü Mahmut. (1995). Filistin Savaşı (1914-1918) (A. Es, çev.). Ankara: Genelkurmay Basım Evi.

Nizamoğlu, Yüksel. (2010). Vehip Paşa (Kaçı)’nın Hayatı ve Askeri Faaliyetleri [Doktora Tezi]. İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, İstanbul.

Orbay, Rauf. (1993). Cehennem Değirmeni: Siyasi Hatıralarım. İstanbul: Emre Yayınları.

Öndeş, Osman. (2012). Vahdeddin’in Sırdaşı Avni Paşa Anlatıyor: Milli Mücadele ve Sürgün Yılları. İstanbul: Timaş Yayınları.

Palmer, Alan. (1995). Osmanlı İmparatorluğu: Son Üçyüz Yıl Bir Çöküşün Tarihi (B. Çorakçı-Dişbudak, çev.) (5. baskı). İstanbul: Sabah Kitapları.

Palmer, Alan. (2015). Savaş Biterken: 1918 (H. Abacı, çev.). İstanbul: Alfa Kitap.

Perinçek, Şule. (2003). (Haz.). Atatürk’ün Bütün Eserleri (Cilt 2) (3. Basım). İstanbul: Kaynak Yayınları.

Records of the Cabinet Office (CAB) (1918, 23 September). Battle Situation -Noon- 23rd September 1918. Public Offices: London.

Tarih ve Toplum, Nisan 1985, Sayı 162.

The Daily Mirror, 13 December 1920.

Wavell, Archibald. (1940). Allenby: A Study in Greatness. London: George G. Harrap & Co. Ltd.

Wilson, Jeremy. (1990). Lawrence of Arabia: The Authorized Biography of Lawrence. USA, New York: Atheneum.

Zürcher, Erik Jan. (2015). Bir Ulusun İnşası: Jön Türk Mirası (L. Yalçın, çev.). Ankara: Akılçelen Kitaplar.

Yorum bırakın